"Bilim gazeteciliği" denilince ülkemizde akla ilk gelen isim olan Orhan Bursalı, 2015 Nobel Kimya Ödülü'ne değer görülen Aziz Sancar'ın yaşamını ve çalışmalarını anlatıyor.
"Nobel almak güzel ama ondan da güzel şey Nobel'i almaya giden yol ve yapılan keşiflerdir." Aziz Sancar
Ahmet Hakan'la tarafsız bölge röportajı ve yeni sorular
İlker Başbuğ 15 Temmuz'un diğer darbelerden farkını ortaya koyan ve bu farktan yola çıkarak alınacak önlemlerin de farklı olması gerektiğini söyleyen ilk isim oldu.
Onun Tarafsız Bölge'de söyledikleri, toplumun 15 Temmuz'a bakış açısını doğru bir yörüngeye oturttu.
1970 yılında göreve başladığı TRT tarafından, İngiltere'nin dünyaca saygın yayın kuruluşu BBC'ye gönderildi. Türkiye'ye televizyon program yapımcısı, yönetmeni ve sunucusu olarak dönen Uğur Dündar Türk televizyon tarihinde birçok ilke imza attı. Ülkemizde soruşturmacı televizyon gazeteciliğini başlatan Uğur Dündar, ekrana getirdiği başarılı örneklerle uluslararası ödüller alan ilk televizyon habercisi oldu. Uğur Dündar 2012 yılı Mayıs ayından bu yana Sözcü Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapıyor...Okuduğunuz kitap o köşe yazılarından derlenmiştir...
Gerçek hesap bu...
Söze gerek var mı? "Kendi hikâyelerimizi anlatalım, gerçekleri bizim gibi yaşayanları da anlatmak lazım."
"Gerçekten istediğim şeyleri yapmak, gerçekten istediğim yerde, gerçekten istediklerimle zamanımı değerlendirmek. Tek isteğim ve halihazırda yaptığım şey bu.
" Söze gerek var. Gerçek hesap bu!
1988 yılındaki ilk basımından bu yana geçen yıllar kırk dile çevrildi ve dokuz milyonun üzerinde baskı yaparak dev bir uluslararası ün kazandı... Öte yandan o günden bu güne hem atom-altı dünyanın hem de büyük ölçekte evrenin gözlem teknolojilerinde olağanüstü ilerlemeler yaşandı. Bu gözlemlere, evrenin başlangıcından 300.000 yıl sonrasını araştıran ve Hawking'in varlığını ileri sürdüğü uzayzaman dokusundaki kırışıklıkları tespit eden Kozmik Ardalan Kâşifi COBE uydusunun son bulguları da dahildir...
Daha önce hiç II. Dünya Savaşı'na Adolf Hitler'in gözünden bakma fırsatınız olmuş muydu? Stalin ile neler konuşmuş olabileceğini, Mussolini üzerinde bu etkiyi nasıl bırakabildiğini kendi kendinize sormuş muydunuz? Savaş kabiliyetini analiz etmiş miydiniz? Hangi cephelerde başarılı olduğunu, hangi psikolojide hangi kritik kararları verdiğini, nerelerde hırsına yenik düştüğünü, hırsı uğruna neleri riske attığını analiz etmiş miydiniz? Son sözlerinin neler olduğunu, son günlerinde kimlerin ona ihanet ettiğini... Bu kitapta bunların hepsine cevap bulabileceksiniz...
Batı felsefesinin büyük düşünürlerini kronolojik sırayla tanıyacağınız, zevkle okunacak mükemmel bir giriş kitabı.
Batının düşünce tarihiyle ilgilenmek isteyenler için en uygun başlangıç noktası. (Publishers Weekly)
Felsefe öğrenmek isteyenler için paha biçilmez bir klasik. Felsefenin sanıldığı kadar karışık ve zor olmadığını, tam tersine güzel bir zihin alıştırması olduğunu kanıtlıyor. (Oxford Times)
Uzayın keşfinin insan üzerindeki etkilerini inceliyor ve insan ile evren arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Günümüzde çıplak göz yerine çok hassas optik aygıtlar, radyoteleskoplar ve uzay araçlarıyla yapılan bu keşif faaliyeti insanın kendisini ve evreni algılayışını büyük ölçüde değiştirdi. Artık gezegenleri geceleyin gökyüzünde dolaşan ışıklar olarak algılamıyoruz. Şimdi çok küçük bir kaya ve metal yığını üzerinde yaşadığımızı biliyoruz.
Âlimin ışığıyla yolunu bulanlar, körü de aynı yola götürürler," diyor Şeyh Sadi-i Şirazi.
Ama asıl olan olan ilimle amel etmektir.
Kelebek ve Dağ, küçük ama hayatımıza tesir edip salim bir yola evrileceğimiz şeyler anlatıyor bize. Kelebek kanadı gibi nazenin konular ruhlarımızı harekete geçirmeye, bizi yeniden insan olmaya buyur ediyor!
"İnce düşünüşün eseri olan bu kitapta duymadığınız incelikleri bulacaksınız..."
Derin Tutku'nun nefes nefese hikâyesi Sığ Sularda Kaybolan'la devam ediyor.
Büyük aşklar sığ sularda boğulabilir mi?
Charley, Edinburgh Üniversitesi'ndeki ikinci yılına bambaşka biri olmuş halde döner. Birkaç ay içinde yasadıkları yüzünden kendi hayallerinin pesine düşmek yerine, ailesinin isteklerini gerçekleştirmeyi seçmistir.
Ya Jake'le olan ilişkisi? Uzun zamandır diri tutmaya çalıstıkları, bunun için türlü mücadeleye katlandıkları bu ask da başkalarının beklentilerine kurban mı gidecektir?..
İçindeki karanlıkla yüzleşme vakti
Juliet Moreau, babasının adasını ve ardında bıraktığı sırları terk edip Londra'ya geri döneli aylar olmuştur. Aşina olduğu hayatı yeniden kurarken Dr. Moreau'nun dehşet verici mirasını unutmaya çalışır; fakat birisi ya da bir şey belli ki onu unutmamıştır. Kendisine yakın insanlar birer birer, ardında korkunç pençe izleri bırakan bir katile kurban düşmeye başlayınca, Juliet babasının yaratıklarından birinin de adadan kaçmış olabileceğinden korkar...
New York Times çok satan yazarı Nora Roberts, Eve Dallas severleri heyecan verici bir maceraya davet ediyor.
Yaz, 2059.
Pelerinli ve şapkalı bir adam karanlıkta New York sokaklarında bir fahişeye yaklaşır. Birkaç dakika sonra kadın ölür. Geride, Teğmen Eve Dallas'a yazılmış bir not bırakılmıştır ve katil kimliğini bulması için ona meydan okumaktadır. Not "Jack" ismiyle imzalanmıştır. Dallas tarihteki seri katiller hakkında kendisi kadar bilgi sahibi olan bir katilin peşindedir. Katil modern zamanların en korkunç ve kanlı cinayetlerini kopyalamaktadır...
"Son derece romantik ve ateşli öyküsüyle, okuyucular bu modern masala âşık olacaklar." (RT Book Reviews)
"Katy Regnery, romantizmin kraliçesi." (M's Bookshelf)
"Güzel ve Çirkin'in modern uyarlaması olan bu romandaki etkileyici romantizm ve yüreklere işleyen duygular kitabı mükemmel kılıyor. Ayaklarım yerden kesildi, bayıldım!" (Totally Booked Blog)
"Eğer bu yıl romantik bir kitap okuyacaksanız, o Kül ve Ateş olmalı." (Goodreads)
"Issız göllerin çevresinde garip şeyler olur. Ve dün gece de burada tuhaf şeyler oldu." Armand Gamache eşiyle birlikte evlilik yıldönümünü kutlamak için Bellechasse Malikânesi'ne tatile gider. Yazın en sıcak günlerinde malikâne, ormanın serinliğive gölün rahatlatıcı sularıyla adeta huzur saçan bir yuva gibidir. Ancak Gamache çifti oteldeki tek konuk değildir; zengin, kültürlü ve asil Morrow ailesi de ölen babalarını anmak için orayı seçmiştir. Güzel malikânenin parlak ışıklarının altında her şey yolunda gibi görünür fakat pusuda bekleyen bir şeyler vardır...
Köklerin neredeyse orada çiçek açarsın... Büyükannemin söylediği en güzel sözdü bu. Çünkü kökün ne kadar güçlü olursa vereceğin meyve de o kadar güzel olur. Ancak benim meyve verecek dallarımı daha onyedi yaşındayken kırdılar. Dün ile bugün arasında öyle çok fark var ki... Isaac ile erik ağaçlarının arasında koşturup, birlikte büyüdüğümüz küçük Alman köyüne rüzgârlı tepeden baktığımız günler çok mu geride kaldı şimdi? 1938 yılının sonbaharı, neden savaşı beraberinde getirdi ki? Sürekli kulağımda yankılanan bomba ve siren seslerini kim silecek?
Ne güzel, hayatlarımızda hep bir şeyler eksik! Bulmak güzel. Aramak bulmaktan da güzel. Yok olmaksa paha biçilmez! Bugünkü seni tanımak için, yazarı sen olsan da, unutabilir misin geride kalan zafer hikâyelerini? Sadece o mu? Başka uğraş kalmayınca, insan elindekine takılıp kalıyor! Sıkıcı ve rezil bir hayat yaşıyorsan, hak ediyorsun! Öyle deme! Olağan şeylerde olağanüstülük var. Kendimi yıllanmaya bırakılmış üzüme benzetiyorum. Çıkan ya sirke olacak, ya da köpek öldüren! O zaman ?Kaybettiğine Sevinenler Kahvesi" açalım. Kahveler de dükkândan olsun...
İstanbul Dragos'taki yazlık evde ölü bulunan bir adam. İntihar mı yoksa cinayet mi belli değil. Aynı anda İstanbul'un başka bir noktasındaki evde bulunan karısı kendi isimlerini taşıyan kuşların boyunlarının kırılarak öldürüldüğünü fark eder. Bir sorun daha vardır... Olayı takip edenlerden biri yükseleceğine kesin gözüyle bakılırken emniyet içindeki bir grubun kumpası neticesinde sürülen ve hakkında dava açılan bir istihbaratçı, diğeri ise kadın olmanın zor olduğu topraklarda Cinayet Büro'da çalışan tek kadın polis....
Hannah, New York' ta reklamcılık yaparak hayatını kazanan başarılı, bağımsız bir kadındır ve bekâr kalmaya kararlıdır. Fakat zeki, çekici ve yakışıklı Mark' la tanışınca fikirleri değişmeye başlar. Birkaç ay içinde evlenirler ve Hannah işinden ayrılarak Mark' la birlikte yaşamak için Londra' ya gider. Hayatındaki bu değişimden memnundur; evliliği yolunda gitmektedir, Londra' nın en güzel bölgelerinden birinde rüya gibi bir evde yaşıyorlardır ve kocası onu çok seviyordur. Fakat Mark bir gün bir iş seyahatine çıkar ve Hannah' nın beklediği vakitte eve dönmez. Bu gecikme birkaç saatten birkaç güne dönüşür...
Evleri ve taşları yeşile boyamak için, gökyüzü bir anlam ifade etsin diye, karanlığın en dibine kara kökler salman gerekir. (Cesare Pavese)
Ree Dolly'nin babası, metamfetamin laboratuvarı işlettiğine ilişkin suçlamalardan kefaletle serbest bırakıldığında ortalıktan kaybolur. Fakat yedi gün sonraki duruşmaya çıkmazsa, Dolly'lerin tek varlıkları olan evleri ellerinden alınacaktır. Bakması gereken ailesiyle bir başına kalan on altı yaşındaki Ree ise babasını bir hafta içinde ölü ya da diri bulmak zorundadır...
"Sözlerimin hiçbirinin sizi etkileyeceğini sanmıyorum," dedi. "Çünkü sizde etkilenecek ruh yok. Siz, omurgasız, solucan gibi birer yaratıksınız. Burnunuz havada, Demokratız, Cumhuriyetçiyiz, diyorsunuz... Siz, tükürük yalayıcı asalak yaratıklarsınız. Plütokrasinin kuklalarısınız siz. Sırtınızda Demir Ökçe'nin kan kırmızı uşak üniformasıyla kalkmış özgürlük aşkı denen modası geçmiş sözler kullanıyorsunuz..."
Hindistan'da İngiliz sömürgecilere karşı başlayan büyük isyan sırasında bu karışıklıktan yararlanmak isteyen üç Sih asker ve bir İngiliz subay, sahibine ölüm getiren büyük bir hazineye el koyarlar. Bu hazineye sahip olurken başlarına gelecek felaketi tahmin edemeyen dört ortak, hazineyi daha sonra almak için gizli bir yere saklarlar, yaşadıkları talihsizlik ve felaketler onları birbirinden ayırır. Uğursuzluk ve ölüm daha sonra hazineden haberdar olanların da peşini bırakmaz...
Süper sicim kuramı nedir ve neden böylesine önemlidir? Devrim niteliğindeki bu yenilik, Albert Einstein'ın bir ömür süren Her Şeyin Kuramı rüyasının, fizik yasalarının evrendeki bilinen bütün kuvvetleri açıklayan tek bir tanım içerisinde birleştirilmesinin gerçekleşmesini sağlayabilir. Süper sicimler üzerine önde gelen öncülerden biri olan Michio Kaku'ile birlikte yazılan ve en yeni araştırmaları kapsayacak şekilde güncellenen bu kitap, bilimsel sorulara bir detektif romanının heyecanı içinde yaklaşıyor...
Günlük sohbetlerimizde pek de adını anmadığımız Bernoulli denklemi olmasa uçağın uçabilmesini; Maxwell denklemleri olmasa elektromanyetik dalgalar üstünden dünyayı saran iletişim ağları kurmamızı ya da X-ışınlarının keşfini nasıl açıklayacaktık ?
50 Fizik Fikri, bizi çevreleyen fizik prensiplerini mümkün olan en anlaşılır dil ve sunumla ortaya koyuyor. Kütleçekim, ışık, enerji gibi temel kavramlardan başlayıp kuantum, kaos, karanlık enerji, Tanrı Parçacığı gibi bilimsel arayışın parlak fikirleriyle dolu bir evrene yol alıyor...
Büyük ilgi gören kitabı Incognito ile nörobilimi geniş kitlelerle buluşturan David Eagleman, bizi içimizdeki kozmosa doğru hızlı ve nefes kesici bir yolculuğa çıkarıyor: Gerçek nedir? "Sen" kimsin? Nasıl karar veriyorsun? Beynin neden başkalarına ihtiyaç duyuyor? Teknoloji "insan olmak"ın anlamını değiştirebilir mi? Durak durak ilerleyen bu büyüleyici yolculuk ekstrem sporlar dünyasından ceza hukukuna, yüz ifademizden beyin ameliyatlarına, içgüdülerden ölümsüzlük arayışına kadar uzanıyor...
Holly Jefferson hayatının aşkıyla evlenmiş ve trajik bir olay sonucu sevdiğini kaybetmişti... Kalbini yeniden açmayı başaracak, sevmeyi yeniden öğrenebilecek miydi? Trajik bir olaydan sonra Holly Jefferson'ın hayatı tamamen altüst olmuştu. Şimdilerdeyse dışarıdan görünen, yeniden ayakları üzerinde durmaya başladığı ve Pasta Evi'ni işletmeye devam ettiğiydi. Fakat işin iç yüzü pek de öyle değildi; aslında yirmi yedi yaşında bir dul gibi davranmaya devam ediyordu. Kaybolmuş, yalnız, gelecekten umutsuz hissediyordu ve kesinlikle yeniden âşık olmayacağına emindi...
Keder ve mucizeler üzerine yazılmış ve kısa sürede New York Times çoksatanı olmayı başarmış bu çıkış romanı, 2015 National Book Award finalisti olmanın yanı sıra çok sayıda ödül ve övgü aldı!
Suzy kendini, her şeye yabancı hissediyordu. Çünkü tek yakın arkadaşı Franny'yi bir kazada kaybetmişti. Franny boğulmuştu ve Suzy'nin kötü biten arkadaşlıklarını telafi etmek için başka bir şansı olmayacaktı. Suzy, bu trajedinin sebebinin nadir gerçekleşen bir denizanası sokması vakası olduğuna ve bazı şeylerin durup dururken olamayacağına ikna olmuştu...
Eleştirmenler tarafından büyük övgüyle karşılanan ve pek çok ülkenin çoksatanlar listesine girmeyi başaran "Kaos Yürüyüşü" üçlemesinin iki Carnegie Madalyalı İngiliz yazarı Patrick Ness'ten okurların ruhunda fırtınalar koparacak sarsıcı bir roman! Conor, on üç yıllık hayatı boyunca karşısına çıkan en korkutucu gerçeğin üstesinden gelebilmek için cesaretini toplamak zorunda. Talihli ki, Canavar, Conor için geldi; ve ondan istediği tek şeyse, belki de bir insandan istenebilecek en tehlikeli şey: Gerçeğin ta kendisi. Oysa Conor gerçekle baş edemeyecek kadar çaresiz...
Dünyanın saklı kalmış bir bölgesinde dört bir yanı tehlikelerle dolu, aşılmaz denilen Beyaz Dağ ile çevrili, düşsel bir ülke. Rahipler, halkı Beyaz Dağ'ın ötesinde bir hayat bulunmadığına, dünyanın sadece bu ülkeden ibaret olduğuna inandırmışlar. Buna rağmen kuşaklar boyunca birçok kişi Beyaz Dağ'ı aşmaya çalışmış, ancak dönen olmamış. Yolculuğa çıkmaları engellenenler ise delirmiş. Beyaz Dağ – Cennetin Ölümü, hayatın sırları ve tekinsizliği karşısında insanoğlunun sonsuz merakı ve cesaretine ilişkin soluksuz okunacak bir macera...
Çağdaş Amerikan edebiyatının yetenekli kalemi Dave Eggers, tüm dünyada büyük yankı uyandıran romanı Çember'de ütopik, ancak son derece tanıdık bir manzara seriyor gözler önüne. Google, Facebook ve Apple gibi devlere göndermelerle internetin bir sonraki evresini hayal ediyor ve dijital mecralardaki yaşamlara dair sürükleyici bir öykü anlatıyor. Gerçek olamayacak kadar mükemmel bir teknoloji şirketinde işe başlayan Mae Holland'ın Çember macerası, katıldığı ağlar ile yeni katmanlar kazanıyor ve özgürlük yavaş yavaş esarete, mahremiyet hırsızlığa dönüşüyor...
Erkek cinsel aktivitesini yerine getiremiyorsa lakabı iktidarsız, kadın standart evlilik yaşını geçirmiş ve hala evlenememiş ise lakabı evde kalmıştır. Toplum bu durumların farkına vardı mı, acımasızca, hemen bir kova patlamış mısırı ile gazozunu yanına alır ve yıllarca eğlenerek takip ettiği bir dizi film gibi her detayını öğrenmek ister. Bu kitapta iktidarsız erkekleri değil ama bir kadının hayatını nasıl evde kalmışlık mertebesine ulaştırdığı aşamaları öğreneceksiniz. Biraz kral çıplak havasında, gerçekleri evirip çevirmeden ama eğlenerek okuyacağınız bir kitap...
Bazen yalan söylemek zorunda kalırsın. Bilirsin ki sevdiklerini korumanın tek yolu budur. Yalan, karşınızdakini inandırabildiğiniz zaman amacına ulaşır. Lillian da yalan söylemek durumunda kalmıştı. Eşine, çocuklarına, dostlarına; kısaca hayatına dahil olan herkesi bu yalana inandırmak zorundaydı. Dave mutsuz bir adamdı, çok sevdiği eşinden ayrılmak istemiyor fakat mutluluğun özlemiyle yanıp tutuşuyordu. Hayat, kader, tesadüf. Pek çok insanın yaşamını alt üst eden bir kaza.Bunların hepsi gerçekti. Lillian ile Dave'in hayatı da, acı gerçeklerin trajik kesişmesiyle birleşmişti...
Sarai henüz on dört yaşındayken annesi tarafından Meksika'daki bir uyuşturucu baronunun yanında yaşamaya zorlanmıştır. Fakat Sarai, normal bir hayatın ne demek olduğunu unutmasına rağmen, zorla alıkonulduğu evden kaçma umudunu da hiç yitirmemiştir. Soğukkanlı bir katil olan Victor da tıpkı Sarai gibi çocukluğundan beri hep ölüme ve şiddete tanık olmuştur. Victor öldüreceği yeni hedefiyle ilgili bilgi almak için Sarai'ın bulunduğu yere geldiğinde genç kız , buradan kaçabilmek için elindeki tek fırsatın bu adam olduğunu anlar...
Sıkı bir dostluk...
"Nancy Pickard suç romanlarının kalıplaşmış sınırlarını zorluyor,"
(Los Angeles Times Book Review)
"Nancy Pickard Cinayetin Şifresi'nde psikolojik gerilimi çağımıza yönelttiği eleştirel bakışıyla sentezliyor. Tam bir başyapıt!"
(The Publisher Weekly)
"Cinayetin Şifresi bütün gece uyanık kalmayı göze alabileceğiniz türden bir polisiye gerilim. Başladığınız gibi bitirmek isteyeceksiniz" (Sherrie Martin)
"Sayfaları çevirmekten kendimi alamadım. Muhteşem!" (Kelly Mcbride)
"Izabel'i ilk kitap gibi çok sevdim. Biraz kan, biraz gözyaşı ve tabii ki bolca aksiyon." (Devan Fox)
"Izabel'de karakterler öyle güçlü ve canlı ki onlarla vakit geçirmek insana tarifsiz bir zevk veriyor." (Jennifer Kyle)
Onu esaretten kurtaran katiller çetesiyle karanlık bir hayat sürmeye kararlı olan Sarai, acımasız bir sadistten intikam almaya karar verir. Ama Sarai'ın pervasız halleri onu asla geri dönemeyeceği bir yola sürekler...
"Sokrates'le Bir Akşam Yemeği", Alan Ken Thomas tarafından Steve Jobs'un yaşamı boyunca değişik mecralarda söylemiş ve yazmış olduğu en önemli sözlerinden derlenmiş, yaşamın sırları ve bilgeliği üzerine eşine az rastlanır bir aforizmalar kitabıdır. Türkçede ilk kez.
"Hiçbir şeyi fazla ciddiye almayın. Hayatınızı yaratıcılığınızı konuşturarak, bir sanatçı olarak yaşamak istiyorsanız, geçmişe fazla takılmamamız gerekir. Yeri geldi mi ürettiğiniz her şeyi, olduğunuz kişiyi, yani hepsini çöpe atmaya hazır olmak zorundasınız..."
Gördüğünüz bir kabus, cinayet silahı olarak kullanılabilir mi? Ülkenin farklı yerlerinde yaşayan dört kişinin tek ortak noktası; aynı rüyayı gördüklerini ve bu rüyada kurt başlı bir hançerle öldürüldüklerini söylemiş olmalarıdır. Dördü de bu ifadelerinden hemen sonra, bilekleri kesilmiş halde bulunur ve yanı başlarında hepsini ölüme götüren kurt başlı bir hançer duruyordur. Onları intihara götüren bu kabuslar mıydı? Bir anda tüm dikkatler, ürkütücü atmosfere sahip Kurt Gölü diye bilinen yerde, hipnoz terapileri yapan Psikolog Richard Hammond'a yönelir...
"O ilaçların bana bir faydası yok ki! Hem içine ne koyuyorlar bilmiyoruz. Bak, sapasağlam kadını öldürdüler, biz aval aval seyrettik."Babasının konuşurken birdenbire değiştiğini, adeta başka bir âleme geçtiğini Emre yıllardır biliyordu. "Baba bak yine sanrılar geldi. Hayal görmeye başladın. İlaçlar..." "İlaçlar sadece beni yavaş yavaş öldürüyor. Hoş, anneni ilaç vermeden öldürdüler. Sırf ben ellerine kalayım diye!"Paranoid şizofren, emekli matematik profesörü Levent Drama, hastalığının etkisiyle işlediğini düşündüğü bir cinayetin vicdani muhakemesini yaparken...
Lanetli bir kasaba. On yedinci yüzyıldan bu yana hayatta kalmayı başarmış, gözleri ve dudakları dikilmiş bir kadın. Gözleri açıldığında bakışlarıyla, dudakları açıldığındaysa sözleriyle insanları büyüleyebilecek bir cadı o. Black Spring kasabası ona ait. İçindekilerle birlikte. Binlerce yıldır orada. Hiç istenmedi. Hiç gitmedi. Laneti herkesin peşinde. Nasıl ki o hiç gitmediyse, diğerleri de gidemezler. Orada yaşayan insanlar, orada ölecekler. Başka hiçbir yerde yaşayamazlar. Orada doğan çocuklar, onun lanetine doğup son nefeslerini yine onun lanetiyle verecekler...
"Bunak erkek ve kadınlardan bahsediyorum," dedi rahip yardımcısı çabucak. "Yersiz yurtsuz, yorgun insanlardan. Gün boyu Bogotá'nın dört bir yanında amaçsızca dolanan tiplerden. Dehlizlerde uyuyanlardan. Peder Almida'nın mesajlarını dinlemek istemiyorlar. Yine de ara sıra onlara bütün bu mesajları okuyorum. Sadece öğle yemeği yemek istiyorlar, hepsi bu. Ve uyumak. Hiçbir şeyle ilgilenmiyorlar. Yalnızca tabaklarının peşindeler." Muhtaçlara her gün öğle yemeği hazırlayıp dağıtan bir kilise. Kilisenin önünde biriken kuyruklar. Herkes içeri doluşuyor...
Çocukken bir kuş öldürdüm, dedi adam, ben öldürmedim, arkadaşım öldürdü, arkadaşım da değildi, o gün beraberdik işte. Yiyelim, dedi, tüylerini yolduk, yine de ısırınca ağzıma geliyordu tüyleri. Niçin uydum ki ona. Kalktı, suya uzandı, içti, öfkeyle döndü. Bizi niçin almadılar? Ben, dedi kadın, kiminle gideceğimi seçemedim... Sine Ergün, okurumuzun yakından takip ettiği öykücülerimizden biri. Kısa ve etkili öyküleri, hayata, yaşadığı kente ve çevreye farklı bakışıyla hemen öne çıkıyor...
Bir Çift Ayak, edebiyat okurlarının Yalnızlığın 17 Türü, Rüya Arızaları, Dünyayı Seyretmek İçin Bir Yer ve Ormanda Kaybolmak kitaplarıyla tanıdığı Ertuğ Uçar'ın ilk uzun anlatısı. Ertuğ Uçar deniz fenerlerini mekân olarak kullandığı nitelikli öyküleriyle dikkat çekmiş, öykü dünyası içinde kendine özel bir alan açmıştı. Bir Çift Ayak'ta dünyaya bir dairenin penceresinden bakıyoruz. Anlatıcı, yüksek yapı bloklarının şehrin karakterini belirlediği günlerde, yakın gelecekte, belki de bugün İstanbul'da yaşamaktadır...
Anladık üç harflinin niyetini! Bizi meyhaneye gönderecek, kendi bizim eve yerleşecek. Yersiz yurtsuz bir cinmiş demek ki… Evet, evet, on gün aç acına boşuna beklemedi selvinin tepesinde. Evimizi istiyor! Bulacak bir dam, yatacak altında, sonra suret değiştirecek. Bir bakarsın adam, belki kadın, belki de kara kedi… Can Göknil, yalnızca ülkemizin önemli ressamlarından biri değil, aynı zamanda çocuklar ve büyükler için öyküler yazan bir öykücü...
Bakışmaları bir kucaklaşmadan daha yavaş,bir seslenişten daha acildi."1930'larda altın çağını yaşayan Hollywood'da geçen Son Patron, F. Scott FItzgerald'ın son romanı. "Filmleri tiyatronun çapının ve gücünün çok ötesine" taşıyan dâhi yapımcı Monroe Stahr'ın ümitsiz aşk hikâyesini konu alan kitap, sinema dünyasının şaşaasının ardındaki gerçeklere, güç oyunlarına ve hayal kırıklıklarına ışık tutuyor...
Fotoğraflara bakarken bulmak istediğimiz neydi; çocukluğumuz değildi, gençliğimiz değildi, yıllar içinde değişen bedenlerimizin anısı hiç değildi.Günden güne değişen şeylerin tanımsız bir sürenin sonunda geri dönülmez bir yabancılaşmanın eşiğine gelmesi kaçınılmaz olur. Yaşlılık gibi. İlişkilerdeki samimi dürüstlük gibi şeyler. Fadime Uslu, öyküsünü bir adım daha ileriye taşıyor bu kitabında. Yüzen Fazlalıklar, sessiz bir günün, sıcak ve hareketsiz bir öğle sonrasının nelere gebe olabileceğini haber veren öykülerden oluşuyor...
Tebligat Noktagil, babasından kalan mayonez tarifini mükemmelleştirmekten başka bir hırsı olmayan, altı ayak parmaklı, Parisli genç bir kadın postacıdır.
Günün birinde, Marakeş'e yaptığı seyahatte tanıştığı ve evlat edinmek istediği hasta, küçük kız Zehra'yı almak üzere yola çıkmasıyla birlikte tüm hayatı derinden sarsılır...
Sadık Bey, ellili yaşların sonlarında, büyük bir şirketin küçük hissedarı, boşanmış, bir kız çocuk ve bir torun sahibi... Sadık Bey ertelediklerinin yerine koyduklarıyla yaşıyor ve özellikle anılması gereken bir sorunu da yok. Enikonu yolunda bir yaşam. Ama Sadık Bey bir gün, değişirken farkına bile varmadığı şeyleri kurcalamaya kalkıyor... Usta yazar Pınar Kür son kitabı Sadık Bey'le okurlarına sadece bir roman değil, her gün çeşitli benzerleriyle karşılaştıkları orta halli, orta sınıflı ve orta yaşlı efendi insanların karanlık dünyalarını da sunuyor...
Yanlış devirde doğmuş bir kadınım ben, hiçbir şey düzeltemez bunu. Gelecekte hatırlanacak mıyım, bilmiyorum ama şayet hatırlanırsam mağdur bir kadın olarak değil, cesur adımlar atmış ve ödemesi gereken bedeli korkmadan ödemiş biri olarak görülmek istiyorum. Mata Hari'nin tek suçu özgür bir kadın olmaktı: Sınırlar ve sınırlamalarla dolu bir dünyada kaderine boyun eğmeyen bir kadın...
Atlantik Okyanusu'nun iki yanında gidip gelen sürükleyici romanıyla okuyucusuna bir "olgunluk dönemi meyvesi" hediye ediyor. 1845 yılında demokrasi ve özgürlük ideallerini paylaşmak üzere İrlanda'ya gelen Amerikalı bir köle, kendisini dahi şaşırtan bir sefaletle karşılaşır. Bu sefaletten can havliyle kaçan Lily, genç bir kız olarak geldiği Amerika Kıtası'nda, geride bıraktığından da çetin şartlarla karşılaşır ama pes etmez. Zamanının ötesindeki kadınların ilk halkası olan Lily, dört nesil boyunca süren ve yine İrlanda'da sona erecek inişli çıkışlı bir maceranın kapısını açmıştır...
A.B.D. Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile birçok başkana dış siyaset konularında danışmanlık yapmış olan 1973 Nobel Barış ödülü sahibi efsanevi siyasetçi Herry Kissinger, Dünya Düzeni'ninde hem deneyimlerini hem de geçmiş ve geleceğe yönelik analizlerini aktarıyor. Kissinger'a göre; dünya ısrarla düzen arayışında olsa da, neredeyse dört yüzyıl önce Almanya'nın Vestfalya bölgesinde öteki uygarlıkların çoğu katılmadan hatta haberleri bile olmadan gerçekleştirilen bir barış konferansında tasarlanan çalışmadan beri gerçek anlamda bir dünya düzeni hiç var olmadı...
Bu akşam da birşeyler atıştırıp geldim. Masaların arasında dolaştım. Canan'ın kaşelerini Ramazan'ın masasına, Ramazan'ın kalemliğini Nalan'ın masasına koydum. Duvardaki saati ters çevirdim. Evrak dolabına bir çift kasın çorabı sakladım, Kasiyerin çekmecesine de sümüklü mendillerimi... En çok o sinirlenecek yine , hepsi arkamdan atıp tutacak, Hiç tereddüt etmeden benden bilecekler. Arşiv odasında sinip dinfleneceğim. Bir tek Berna Hanım, Ayağınıza taş değse o garipten bileceksiniz, Diyecek. Çaresiz susacaklar sonra, bir ağırlığı var ne de olsa; izlerimi silip bildik düzenlerini kuracaklar...